Yıldızlarım

Daha dün gibi
Şu ağaçtan düştüğüm
Şu bostandan salatalık çalar
Şu ağaçtan elma, şundan da erik
Mısır püskülünden sigara içer,
Yol boyu fıska* toplar -bir yandan-
Alâgadan** kaçardık
Fellik fellik

Uzaktan baktığını bilirdim bize,
Güldüğünü de
Ama biz
Her gün gökyüzüne bir yıldız astık

__Her gece bir yıldız koparıyorlar
__Göklerimden, göklerimden
__Bilmiyorum ne istiyorlar
__Sen diye baktığım çiçeklerimden

Denizin de mevsimi mi olurdu
Karda yalınayaktık çamurda çelik çomak
Arada bir güneş görürsek eğer
Yiğitlik ederdik birbirimize
Dikkoz*** oynayarak

Okumaya devam et

xDerin Sular 60 Dördüncü Boyut Eksi Birinci Yazı

Dördüncü Boyut adlı yazımı orijinalini bulamadığım için tekrar yazmıştım. Nihâyet orijinalini buldum ve onu -bu nedenle- eksi bir adıyla sunuyorum. Bu defa da başka bir şeyi bulamadığımı fark ettim: Hesaplamalar yazıların ikisinde de yok. Demek ki bir başka dördüncü boyut yazısı daha vardı…

Bulursam bulurum, bulmazsam oturur bir daha hesaplarım artık…

Dördüncü Boyut Eksi Birinci Yazı:

Üçten daha fazla boyut eğer bulunuyorsa -ki elbette bulunuyor- (bakmayın siz Einstein’a) dördüncü boyutu nasıl idrak edebileceğimizi hiç düşündünüz mü? Eğer düşündü iseniz hiçbir şekilde ve hiçbir vâsıta ile idrak edemeyeceğimizi de hemen bulmuş olmanız gerekiyor. O halde aynı fikirde miyiz? Muhtemelen…

Ne var ki ben imkânsızdan biraz daha farklı bir şey anlarım: ‘Benimle uğraş’ gibi bir şey.

Dört boyutlu bir evreni mevcut duyularımızla idrâk edemeyeceğimizi çünkü buna uygun donanıma sâhip olmadığımızı biliyoruz. Pekâlâ, eğer olsaydı -veyâ varsa zaten- iki boyutlu bir evrenin zekî varlıkları da aynı şeyleri bizler için düşünüyor olmazlar mıydı? Muhtemelen evet. Böyle bir durumda biz onlara kıyasla çok büyük bir avantaja sahip miyiz? Yine evet. Tamam, o halde onlara kıyasla bizim durumumuzdan hareket eder, bulunduğumuz yerden yukarı -yani dördüncü boyuta- çıkamıyorsak aşağı inip buraya aşağıdan bakmayı deneriz. Ne dersiniz?

Okumaya devam et

Türk +

Düşmanın çokluğu iştah azdırır
Vurmayagörsün Türk, vurmayagörsün!
Kahpeye eliyle mezar kazdırır
Kırmayagörsün Türk, kırmayagörsün!

Yüreklerde îman, dillerde tekbir
Türk’ün lügatinde olmadı kibir
Kader saatini şehâdete bir
Kurmayagörsün Türk, kurmayagörsün!

Okumaya devam et

Yağdığını Düşünüyorum (Wole Soyinka) (Tercüme)

Yağdığını düşünüyorum
Dilsi uzantıları sarkmış,
Ağzının kurak ama çatlaksız tepelerinden
Bilgelik yüküyle

Yükselişini gördüm
Küllerden (çıkan) ani bulutun.
Dinginleşip buluştuğunu külrengi bir çemberde,
Daireler çizen (bir) ruh içinde

Ah, yağmalı
Akıllarımızdaki bu kilitler,
Bizi hapsederken tuhaf çaresizliklere,
Öğreterek kederin saflığını

Okumaya devam et

Dertliler Olmasa

…………Dertliler olmasa
…………Dert de olmayacaktı
…………Masaldaki iki başlı dev gibi
…………Birinin solu birinin sağı

Öyleyse içimde benim de yağı
Esir düştüm bu fikre ben bayağı
Teslîm olup sana beyaz bayrağı
Asmasam bir türlü assam olmuyor

Kimse için dilemem
Çünkü zor bu arkadaş çok zor
Bitmeyesi dipsizin koştukça uzak, ucu
Dilediğince kaçar da bilinmeyen
Dönersen,
Sensin alçak

Tâkiptedir niye her ânı bir an
Sarmalanır neden kendine devrân
Bana ben dediğim an da mı yalan
Susmasam bir türlü sussam olmuyor

Okumaya devam et

xDenemeler -05- Kuşlar Maviyi Sever

Kuşlar maviyi sever, mavi için yaşarlar.

Uçuşları maviye, dönüşleri mavidendir. Mavi düşüncelerden başkasına yer yoktur ufacık beyinlerinde -yeryüzünün esrarlı bir renk cümbüşüne büründüğü seher vakitlerinde bile. Mavi nağmelerle seslenirler kırmızı güle, siyah geceye, bütün renklerden muâf şeffaf karanlıklara.

Kuşlar maviyi sever, mavi için yaşarlar. Ellerin dokunmasına, gözlerin görmesine, kulakların işitip dillerin tatmasına müsâit her şey kuş kanatlarındaki zarif tüyler gibidir.

Bir ben farklı, bir ben eksik, bir ben kusurluyum…

Ben de taşınıyorsam kuş kanatlarında neden ısınamıyorum bir türlü maviye? Neden kusûru telâfî, kendimi aldatmak için mavi besteler yapıyorum?

Okumaya devam et

İstemezdin

Ben olmuş olmasan büyüme derdim
Büyüme çocuk kal çekme bu kahrı
Bir gül ıtrına sen bir ömür verdin
Görmedin bir ömür oysa bahârı
/ Sen kalmak isterdin yakıp yılları
/ Sen olmayan yarın bıraksa seni

Salıncağa biner birdirbir oynar
Yalınayak yürür dağlar aşırı
Taşlarla güreşir camlar indirir
Ağlar, ıslatırdın sen yağmurları
/ Dursa dinlenseydi sessiz o çağrı
/ Göğsündeki ağrı bıraksa seni

Okumaya devam et

Özgeçmişim

Gün olur düşersem eğer yoluna
Girecek olursam bir gün koluna
Yalnızlığıma yâr sakın dokunma:
Elimde varsa bir sensizliğim var

Ben seni anladım kavradım sanma
Dağların bildiği bana muammâ
Çok da iyi bir şey değilim ammâ
İsyân adına bir sessizliğim var

Okumaya devam et