Göç

Önce
Güneş dirildi
Dağları giyindi yeşil
Yeşil yaprak açtı dallar.
Savruldu sarı yapraklar
Dağlar soyundu yeşili
Güneş yaşlandı
Önce…

Yüz gölgesi değdi Ay’a
Falcıya nazlandı aya
Yazılmayan bütün harfler
Sırtlarını döndü ‘a’ya

Okumaya devam et

Düşünür müsün?

Ey, gelişi cisme cân veren dilber
Karanlığım, nûrunu izhâr için…
Akşama ermese… günü kim bilir?
Ben ki bir aynayım, bu sual niçin?

Nasıl; yüz çevirmez Dünyâ’ya Mehtâb,
Gönül menzilimde sen öyle varsın.
Aklım düştüğünde fikrinle bîtâb
Serap olur, canevime doğarsın…

Itr-i gül değil mi bülbülü çeken?
Olur muydum, ben, seni düşünmeden?
Sen yorgunu gönle bu sitem neden?
Düşünmek az… Sen…
Ölmeye değersin!

Selçuk Bekar

Suizan

Eyvah!
Yıkmışlar yine perdeyi,
Eylemiş viran,
Durmuş gelenin yanına…
Gönderene mi eylemişler bühtan?

Sen: bir öncesi olmayan,
Olmayacak olan -kendince- bir sonrası
Toprak kadar âşinâsın mâzîne
Toprak kadar… geleceğinden üryân!
Ufuk neyine senin,
Gökyüzünden sana ne?
Ne zaman hattâ bir ezan sesi duysan
Hortluyorsa seni sen yapan isyân
Aldırmıyor başka ihtimallere,
İplerine asılıyor zan,
Ben kimim diye soramıyorsan
Otur sen,
Kendi kimliğine yan!

Şükret ki bilmiyorsun; için çirkin iskelet
Kaftan diye giydiğin kan kırmızı bir çiğ et…
Sadece dışın güzel, beyninde kırk tilki var
Kırkların korkusunda: kırkında kırkar cinnet!

Selçuk Bekar

xDenemeler -10- (Saman Kalbur İçindeyken (Denemesel Makale))

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken…

Adına yirmi birinci yüzyıl denen ama aslında çok, çok, çok daha fazlaıncı yüzyıl olan bir yüzyılda yaşayan bilge insanlar keşfetmişler ki kendilerine daha önce öğretilen her tür bilginin boyunduruğundan kurtulmadıkça özgün adımlar atabilmek mümkün değildir. Onlar her ne kadar ayıklamacı, seçici bir tavır yerine radikal adımlar atmak suretiyle bilgi birikimi, toplum şuuru ve toplum hafızası gibi kavramları çiğneyerek her defasında Amerikanya denilen kıtanın yeniden keşfedilmesi gibi bir çıkmaza düşülebileceğini göz ardı etme yanılgısına düşmüş olsalarmışlar daymış… Hiçbir görüş tamamen yanlış olamayacağından yürüdükleri yolda hayli bir mesafe katetmişler.

Okumaya devam et

Origami

İstesem
Göz yuvarlarımdan düşerdi dünyâ
-Madrid sabahlarına-

Nasıl da özlenmiştir bana Paği,
L’Eyfel, Şato dö Versay
Diyebilirdim
‘Ne Yok’ muhabbeti yapabilir,
Statu of Libırti naneleri de yiyebilirdim

Sormaktan âciz değildim
Âh Demiurgos diye:
Niye koymadın Venedik’i sağ yanıma
Yanmış Roma karanlığı kadar olsun
Barışçıllagillendirilemez miydi Hiroşima?

Demiyorum

Çatla, çatlasın, çatlasınlar
Ben kalayım yeter şarkî bir aşk kadar saf
Varsın onlar gacır gucur mekanik
Çağları atlasınlar…

Selçuk Bekar

Korkar mısın

Bir akşam gizlice gelsem yanına
Gözlerinden öpsem uyanır mısın
En sâdık rüyâmı anlatsam sana
Anla beni diye… Hadi var mısın

Benliğim kendine darıldığında
Kendinden kendine ayrıldığında
Kından kılıç gibi sıyrıldığında
Sen kendine küsen diğer yarımsın

Ben seni tenhâda ürperten sesim
Önünden geçerken izleyen resim
Yatak odandaki boğuk nefesim
Aczimsin sen benim ihtiyârımsın

Okumaya devam et

Ayrılık Türküsü

Bu dünyâda varsa bir şey
Bu ayrılık bu ayrılık
Ödediğimiz peyderpey
Bu ayrılık bu ayrılık

Berehut’ta od söndüren
Rodin’i -bu- düşündüren
Gezegenleri döndüren
Bu ayrılık bu ayrılık

Mevlânâ’nın özündeki
Âşık Veysel sözündeki
Bruno’nun yüzündeki
Bu ayrılık bu ayrılık

Okumaya devam et

Serenat

Çekil balkon altından
Behey nâdan

Çığırdığın şu türkü
Başka bir şey değil ki
Vâveylâdan

Kendi kendine varsın
Seni kim, niye sarsın
Kavuşsan ne anlarsın
Sen Leylâ’dan

Selçuk Bekar