xDerin Sular 16: Sokak Çocuklarını Eğitmeyin

Gün geçmiyor ki ülke meselelerinden birinin çözümü için yetkili bir ağızdan, eğitimin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu duymayalım. Bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşmasından önceki dönemi hatırlarsınız: Bizler dâhil, bu konuda bilgisi olan hemen herkesin iki sözünden biri ‘Bir tuşa basınca’ diye başlardı.

Yıllar geçti, artık hemen hepimizin elinin altında bir bilgisayar var ama o sihirli tuşu henüz kimsenin bulabildiğini zannetmiyorum. Bir dokunuşla her işi yapan o tuşu arayıp duruyoruz hâlâ.

Eğitimi hemen her konu ve her fırsatta bir çözüm olarak önerenlerin fikirlerine tamâmen kayıtsız kalmak elbette mümkün değil. Son günlerde gündemde sık sık yerini alan sokak çocukları, kapkaç vd. meseleler için hemen herkes eğitim öneriyor. Geçtiğimiz günlerde TBMM Araştırma Komisyonu üyeleri, incelemeleri kapsamında, Kartal Yakacık’ta sokaktan kurtarılan 24 çocuğun yatılı eğitim gördüğü Vakıfbank Umut Çocukları İlköğretim Okulu’nu ziyaret etmişler. Sonunda da ‘kızılca kıyamet’ kopmuş. Peki, mâdemki çocuklar sokaklarda başıboş bırakılmamalı, bunlara eğitim verilmeliymiş de neden kopmuş bu kıyâmet?

Çünkü eğitim verilmeliymiş ama, verilecek eğitimin türü üzerinde ittifak sağlanmadan birileri eğitime başlamış bile.

Aynı kelimeleri sarf ederek aynı şeylerin söylenmiş olmayacağını öğreneli çok oldu. Ne var ki hiçbirimiz kimin, kimi, nerede, neyle, neyi hedefleyerek eğiteceğini somut bir şekilde ortaya koyamıyoruz. Tamam, onları eğitelim ama kimler eliyle? Ülkeyi bu hale getiren bizler mi eğitelim? Onlara kendi değer yargılarımızı enjekte etmeye çalışalım mı? Peki bunu siz mi yapacaksınız ben mi? Onlar günün birinde gerçekten eğitilebileceklerse size mi benzemeliler bana mı?

Kimilerine göre bu çocuklar tekrar suç işlememeleri için dindar olmalıymış. Kimilerine göre ise dinin pek de ilgisi yokmuş bu konuyla. Bu çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, güzel konuşmayı öğretmek -hattâ biraz da dans dersi vermek- yeterli imiş. Gerisini nasılsa kendileri halledebilirmiş.

Fikir hiç de fena durmuyor, değil mi?

O fena durmuyor ama ben yerimde duramıyorum. Çünkü bu filmi daha önce seyrettim ben. Topluma sokak çocuklarından daha zararlı birilerinin olduğunu hatırlar gibi oluyorum. Dilimin ucuna geliyor, söyleyemiyorum işte…

Aslında aklın yolu -en azından sizler bu paragrafı okuyup bitirinceye kadar- bir: Ateistler bile câmi kapısı müdâvimlerinin topluma bar pavyon kapısı müdâvimlerinden muhtemelen daha az zararlı olacağını kolayca tahmîn edebilir. Şahsım adına en azından kimi Batı ülkelerinin tahmin edebildiğini, bu yönde çalışmalar yaptığın (kiliseyle de olsa) söyleyebilirim.

Etmesine eder ammâ şuur altları rahat durur mu?

Bilmem, tek dokunuşla her işi yapan o mucizevî tuşla eğitimin alâkasını yeterince ortaya koyabildim mi?

Behey gafiller:
Bir sokak çocuğu belki bir, on, yüz kişiye zarar verebilir. Ama sokak çocuğu kafasındaki bir aydın bir parmak işareti ve üç gram mürekkep lekesiyle sayısız insanın kanına girebilir. Tarihleriniz bunun örnekleriyle değil de neyle yazıldı -ve yazılmakta- sanıyorsunuz?

Bırakın.
Sakın eğitmeyin sokak çocuklarını.
Bırakın, sırtlarında sayılı insanların hakkı ile çıksınlar ‘huzûr-u ilâhî’ye.

“Bir adet eğitim lütfen”

Ama masamız hâlâ boş.

Çünkü bu siparişi getirebilecek garson yok civârda…

Selçuk Bekar

Sosyal AğTweet about this on TwitterShare on FacebookShare on Google+Share on LinkedIn

Bir Cevap Yazın