Ay Masalı &

Bu bir, ay masalıydı:
Allı pullu bir rüyâya uyandık
Allar pullar karşısında çizginin,
Sefâlet yanında,
Yalnız biz vardık

Biz: Alsız pulsuz…
Utandık kendimiz olmaktan o an;
Kendimiz olmadan olunur sandık
Buna inanacak kadar yamandık çünkü,
Bir o kadar ot ve onca saman..
Biz… Ne kötü aldandık! ..

Okumaya devam et

Kış Gelsin

Emreyle de kış gelsin kar kapasın yolları
Beyaz bir hüzün yükle çöksün ağaç dalları
Seni unutmaktansa haram olsun bana yaz
____Vuslatın bayram ammâ ayrılığın imtiyaz
____Ötünce müflis oldu sevdânın bülbülleri

Sâhilleri dalgadan yaylanı fırtınadan
Uğranılmaz eyle ki bahçeleri hummâdan
Ne kolay gittik diye sızlasın tüm kemikler
____Yılan çıyan kaynasın afsunlu güzellikler
____Şimdi pişmân olalım olacaksak sonradan

Okumaya devam et

Kün Diye

Hiçbir ‘var’ım yok olmaz varsa var biteviye
Bir ‘yok’um hiç olmadı yoksa yok biteviye

Kırda bayırda gezmem öyle lâf olsun diye
Öleyim diye doğmam doğdu isem “Kün” diye

Topraksam başa belâ: iste kölen olayım
Havaysam solunayım üfle beni Hû diye

Ateşsem cehennemî, ay isem dolunayım
-Yanacaksa bir ahû bu böyle mümkün diye-

Okumaya devam et

Döne Döne

Döne döne döne döne
Süzülürken ey yâr sana
Kanadım değdi bendine
Düşüyorum yana yana

Coşkun suyum coşkun suyum
Bendi yıkık taşkın suyum
Ben bir garip şaşkın suyum
Girdap girdap döne döne

İsyân ettim son insana
İnanmadım da nisâna
Ne aklıma ne nisyâna
Koşuyorum düne güne

Okumaya devam et

Metruk

………Sen düşürdün beni bu çetin derde
………Ben gibi senin de gönlün kanasın…

Bir seher,
Bu köyden de çıkar gider bir kervan,
Daha soramadan; “Ne oldu, ne var? ”
Çocuk çığlıkları kulak tırmalar,
İner yüreklere sinsi bir sükût,
Metruk evler kalır,
Issız odalar…

Pembe hayâlleri vurur eski bir ağıt:
‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’

Okumaya devam et

Bu Nisan

Bu Nisan
Bahar kılıklı bir eylül gibiydi
İğreti yeşilinin kazıdıkça kan çıkıyor altından
Gözyaşı damlıyor ucundan yaprakların
Kan kokuyor hüsran kokuyor
İhanet kokuyor her yer
Ve bilmiyor kimseler
Güneşe kaç var

Medeniyet sayıklıyor bir adam
Hırpânî adamlar balonlara sıkıyor:
____ Dan, dan, dan, dan…
Daha ısınamadan asrın adına
Orta Çağ’ı arıyor insan

Söyleyin bu nasıl bahar
Böyle gelir mi nisan

Selçuk Bekar

Aşk-ı Sânî –

Sen, varı vâreden kalb iştiyâkı,
En eski tutkuyu anlatan şarkı,
Yollara düşüren kadim bir korku,
Yâri Yâr eyleyen aşk fermânısın
İstedin bıraktım işte her aşkı
Duydum inanmadım: Sen de fânîsin! …

İlk ve son, her bahar sâdece firkat
Hangi gül eyledi bülbüle şefkat?
Sendeki, ey güzel, ince hakîkat:
Âleme Hüdâ’nın sen ihsânısın,
Nakşıdır isminin kulûbe* hilkat
And olsun ey fânî; Aşk-ı Sânî’sin**

* Kalplere
** İkinci Aşk

Selçuk Bekar

Ondandır

Ben şâirlik etmiş isem bir zaman
Mesnevî’ye bakmamışım, ondandır
Ağlamışsam, sızlamışsam yalandan
Gerçek derdi çekmemişim, ondandır

Gülistandan hâfızâmda bir koku,
Bir duvarmış hayâlimin var yoku
Saçlarımı avutmuş binbir takı
Yâr gülünü takmamışım, ondandır

Dünü dokur bellemişim nakkaşı
Nefse düşer bilmemişim tek taşı
Evlâdıma her gün döktüğüm yaşı
Bir yetime dökmemişim, ondandır

Okumaya devam et

Düşünemedim

Seni taht üstünde düşünemedim
Bir şaşkın gürûha pâdişâh gibi.
Bize geldiğinde asân ışıktı,
Ardında, kulların belki şâh gibi.
Cübben Ağrı Dağı, yüzünde mehtap,
Sarığının bezi Samanyolu’ndan.

Alnından göğsüme bir yol serildi
Göğsümü yıldızdan mermiler deldi.
Seni böyle görmek,
Çok,
…….Çok güzeldi…

Selçuk Bekar