Sıradan Olmak

Bilseniz ne hoştur bâzen
Sıradanlıklar
Gül bahçesinde kırmızı bir gül kadar
Dağ başında kar
Kahvehane bahçesindeki çınar,
Bir iç çekişi veyâ
-Her gençten duyarsın yâ-
‘Âh… Yâr! ‘

Sıradan olmaksa bu
Ki -inanıyorum- budur
Budur İstanbul’u saran sur
Bu belki Emirgân’da tınlayan bir topuktur.

Şehlâ bakışlarda da varsa eğer bu kusur
Biraz daha sıradan olsak
Ne olur?

Selçuk Bekar

Işıklar 1

Vuslat için erken hasret için geç
Öyleyse geldiniz niçin ışıklar
Tavaf için çok geç sây için erken
Kaçın: cürmünüzden kaçın ışıklar

İçimdeki deli bana gülmeden
Her yönde bir başka yanım ölmeden
Gelmek denen neyse bana gelmeden
O hangi köprüyse geçin ışıklar

Göz kırpmadan önce aynamdaki göz
Buz gibi gülmeden ben bildiğim yüz
Geceyi öpmeden son defa gündüz
Örttüğünüz neyse açın ışıklar

Selçuk Bekar

İtiraf

Bir akşam gizlice gelsem yanına,
Gözlerinden öpsem… uyanır mısın?
En sâdık rüyâmı anlatsam sana
Anla beni diye… Hadi, var mısın?

Soğuk bir rüzgârım; mevsim sonbahar
Yerlere eğilmiş önümde dallar
Korkudan titriyor sarı yapraklar…
Üflüyorum, desem… İnanır mısın?

Karabasanlarda gırtlak sıkan el
Dağlardan düşen çığ, can sürüyen sel
Desem: ben olmasam olmazdı ecel,
Gözlerine baksam…
Dayanır mısın?

Selçuk Bekar

Aşk ve Acı

Acıyla yoğruldu aşk
Tabiatı gereği, aşk, acıya meyyâldir
O acı ki canlar asıllarından ayrı düşende doğdu,
Kürkçü dükkânıdır gitmek istediği yer,
Hangi kürkü bir zamanlar gördüm diye vehmetse…
Ona meyleder.

Ve fakat:
Şuurlar ve ayna yansımaları…
Hiç olmadı yansıyan şuurla aynı şuurda
-‘Garip ama gerçek’ denen işte bu-
Olmamalı elbet her tüyün yeri
Güzel her kanat

Çünkü yanlış vuslattır
Gerçek hasrete
Tokat!

Selçuk Bekar

Olmaz ki

Nasıl olamazsa yıldızlar
Kanattıkları bir gece olmadan
Nasıl göremezsek gurûbu
Güneş batmadan

Görmesem bu akşam göçmen kuşları
Kanatlanıp arşa çıkmasam olmaz
Terk edip giderken tüm oluşları
Kendimi nezdinde aklasam olmaz

Olmaz ki
İstesek de olmaz güzelim
Sen benim gözlerimsin
Ayağım elim
Vuslat ikrâm etsem sana bir dilim
Hasreti kendime saklasam
Olmaz

Okumaya devam et

Cümlelere Sığmayan

Bir dağbaşı gezintisinde:
Bu dünyâdahiç kimsenin olmayan…
-İster, dışında beyninin, ister içinde-
Akmıyorsa huzur sana,
Huzura akmıyorsan…

Görmüyorsan çimleri, çiçekleri,
Gül kokmuyorsa ellerin sen istemeden daha
Sis basmıyor dağın eteklerini
Buluttan bir deryâda çekemiyorsan kürek…

Artan, artan, artan:
Artışına bir nihayet olmayan
Köslerde çarpmıyor hâlâ nabzın, nefesin,
Üryân kalamıyorsan bir şimşekle mâzîden,
Kalp volkanından kaçmış
Lavlar değilse damarlarında akan
Ensende değilse sırtlanların nefesi
Bir ceylan, bakarken sana
Gerçek olamayacak kadar uzaktan
Ürkek ürkek…
Sevecen…

Kalk hadi,
Başka bir işle uğraş:
Sakın şiir yazma sen…

Selçuk Bekar

Boz Bulanık

Yine boz bulanık hayâlim düşüm
Hangi dize koysam şu başı bilmem
Gökyüzü ağlarken nasıl gülmüşüm
Gözlerim kör aklım şaşı mı bilmem

Güzellik güzelin gözü kaşı mı
Ayrılığım yolun sonu başı mı
Göğsümde çatlayan sabır taşı mı
Yaşadın diyorlar yaşımı bilmem

Okumaya devam et

Zenci Olmak Varmış

Ya, hiç doğmamalı bu şerefsiz dünyâya,
Veya azınlık olmalıymış: Ayrıkotu… Isırgan…
Halkların kardeşliği diye bas bas bağırıp
Kızlarla gezmek için Bebek sâhillerinde
Sırtında deri ceket…
Ayaklarında rugan…

Hey sen:
Koruduğunu vatan sanan
Ermeni kadar olmazsın vurulursan;
‘Hepimiz şehidiz’ demez kimse ardından
Sanma birileri anma gününü sorar
Kaldırım taşlarından, sen, daha önemsizsin
Yaylalarda çimen kadar sıradan!
Kıvılcım gibi parlamıştı, hani, var olma rüyân,
Öyle de söner:
Dan… Dan… Dan…

Okumaya devam et