Bu nasıl bir çile fâsılâsı yok
Bu nasıl gurbettir ki sılası yok
Nereden düştüm ben bu derde Yâ Rab
Ten îdâma mahkûm, asılası yok
Diyorlar ki susmak ne büyük erdem
Ufuklar yelkensiz aşılmaz mâdem
Düşünce aklıma hayâli dem dem
Yaşamak çığlıktır: susulası yok
Semâzen dönerken büyüyen girdap
Fısıldar: beşikler kabirle ahbap
Sevmeyi sevmekten düşende bîtap
Öyle ölünmeli ki selâsı yok
Bilirim değildir zamânı yeri
Yine de başımda esintileri
Gönlüm ilk bakıştan beri seferî
Nasıl bir tutkudur bu, halâsı yok
Sen ey, kemikleri tavâf eden et
Olmaz mıydı aşk sen olmasan şâyet
Dört nala korkuluk kılıklı sûret
Yol şaşı yolcunun pusulası yok
Gün gelir de beni yakarsa bu sam
Sanmayın ki yanmak yanmamak tasam
Ne gün bir meczûba soracak olsam
Diyor: aşkın böyle meselesi yok…
Selçuk Bekar