Efendim

Özümün gözünde gezen bu yüzün
Cehd ile tasviri değer efendim
Ötesi yalnızca tanımsız hüzün
Diğer bir, bir diğer, diğer… efendim

Bu aşkın içinden çıkamaz kimse
Nedir derler ecel hem güneşimse
Ne zaman açsam ben şemsiye şemse
Hayâlin üstüme yağar efendim

Bu şehre hangi sen sinerse sinsin
Ruh olmuş bu gama dokun ki dinsin
Diyebilsem sesim nefesim sensin
İçime hangi iç sığar efendim

Geliyorlar şarktan, magribe her gün
Göçüyorlar selâm sabahsız küskün
Ne yazık benim şu zârıma bütün
Aynalar kör, kalpler sağır efendim

Bir seher değmezse bu göze bir göz
Çizilir ezelde verdiğimiz söz
Her akşam her sabah üflediğim köz
Korkarım ki bir gün soğur efendim

Büyük benim korkum bu yüzden büyük
Ne dalda bir serçe ne dağ ne geyik
Adına muhabbet dedikleri yük
Her adımda daha ağır efendim

Diyorlar her derde devâ var yine
Yamasın mı tabîb teni yenine
Ya yorgun şu gönlün tesellîsi ne
Mehtâbı nereden doğar efendim

Çeşme başları su: dolunamamış
Dervişler demiş hû, olunamamış
Cana uyan giysi bulunamamış
Açık üst baş yaka bağır efendim

Efendim efendim benim efendim
Sanırdım bu benim, bu benim fendim
Ben kimle güreşsem kendimi yendim
Uyandır kâbustan, çağır efendim

Selçuk Bekar

Sosyal AğTweet about this on TwitterShare on FacebookShare on Google+Share on LinkedIn

Bir Cevap Yazın