Sağ elimin başparmağı.
Elim, sağ dizimin üstünde,
Sırtı dizime dayalı.
Parmaklarım hafifçe bükük.
En iyi bildiğim şeyi yapıyorum:
Düşünüyorum…
Bu parmak benim:
Bana âit.
Onu hareket ettirebilirim.
Ona tamâmen hâkimim.
Çünkü o… benim parmağım.
O otomobil de senin değil mi?
Sen de onu istediğin gibi kullanabilirsin. Geçer direksiyona, marş anahtarını çevirir, basarsın gaza. Benzin ve paran varsa eğer, ve eğer istersen bütün dünyayı dolaşabilirsin. Nasılsa o senin, ve sen onu kullanmak için ne yapacağını biliyorsun.
Gerçekten biliyor musun? Veya, senden daha iyi bilen biri yok mu? Varsa eğer,.. Yani, otomobil senin ama, eğer birisi onu kullanmanın ne olduğunu, neyin nasıl yapıldığını senden daha iyi biliyorsa,.. Üzülür müydün?
İki kamyonun arasından kıvrak bir manevra ve saatte 180 km hızla yağ gibi süzülerek geçtikten hemen sonra eğer sana, “Direksiyonu çok ustaca kullanıyorsun. Hayran oldum. Keşke, ben de direksiyonu çevirerek tekerlere nasıl kumanda edileceğini senin kadar iyi bilebilseydim.” Desem,..
Alınır mıydın?
Araba örneğinde, şimdi mühendisi alkışlıyoruz. Sen istersen alın. Üstelik hâkim olduğun sadece hareketle ilgili düzenek.
Peki ya arabanın kalbinden benzin adlı besin silindir hücrelerine sürekli pompalanmasa, distribütörden sinir uyarıları düzenli şekilde dağılıp akümülatörden salınan hormon ve vitaminler bujilerden yayılıp o dört (veya altı veya sekiz neyse) hücredeki reaksiyonları ateşlemese,.. Daha devam edeyim mi?
Üzülme. Senin şimdi arabanla yaşadığın ikilemi ben nicedir kendimle yaşıyorum. Bak, başparmağım hâlâ öylece duruyor. İstediğim an onu hareket ettirebileceğimden eminim. Ama biliyor musun, bunu nasıl yaptığımı bile değil, istediğim o zaman, nasıl istediğimi bile bilmediğimi fark ettiğim günden beri artan bir yabancılaşma yaşıyorum başparmağımla ben. Bazen, bir şeyleri bilmemenin bilmekten iyi olabileceğini bile düşündüm. Nöronlar, kaslar, sinir kas kavşakları,.. Oysa ne güzel yürüyüp gidiyorduk nereye istersek şimdiye kadar.
Boş ver şimdi aslında hayâtımızı riske ettiğin o kıvrak hareketle övünmeyi. Gaz pedalına nasıl bastığını bile bilmeden yaptıklarınla mı etkileyecektin beni? Ben çocukluğunu da bilirim. Kafanı dik tutamadığın günleri, bir adım atabilmek için uğraşırken sürekli yanlış düğmelere bastığın için kaç kere düştüğünü de. Sen zemini boş bir varlık biliminden nasiplendiğinle yetinip koşabildiğin yere kadar koşmaya devam et. Ben geri dönüyorum. Temeli yanlış veya eksik hiçbir yapı kendine biçilmiş dar bir ufuktan öteye gidemez.
O gün belki bunu yapmadım ama şimdi bilmek istiyorum:
Başparmağımı hareket ettireceğim.
Kararlıyım.
Sürekli ona bakıyorum.
Ne yapmak istediğimi biliyorum.
Ama,..
Nasıl yapacağım şöyle dursun, nasıl başlayacağımı bile bilmiyorum.
Bütün bildiğim:
Bir an, sadece ve kuvvetle istiyorum,.. oluyor.
Hepsi bu.
Oluyor,..
Ben şimdi bir ayna karşısında bugüne kadar en iyi tanıdığım kişi olduğundan şüphe bile etmediğim çehreye donuk bakışlarla bakıyor ve,..
“Kimsin? ” diye soruyorum.
Selçuk Bekar