Münâdî

Beyaz tellerden aşıp boz düşe bulaşınca
Dört gözde gizlenen iz çift yola ulaşınca
Gökten yıldız yağacak canlar ağlayacaksın
İki şehrin ışığı Üçüncü’den taşınca

Selçuk Bekâr

Canlar Fedâ

Gazâdan döner şühedâ
Vatan sana canlar fedâ
Yükselir topraktan sedâ
Vatan sana canlar fedâ

At biner avrat, ok çeker
Etfal çıkar bayrak diker
Sağ kalanlar yaşlar döker
Utan, nefes alma ya da
Vatan sana canlar fedâ

Can ödeyen aklanırken
Hâtırâlar koklanırken
Bir en yiğit beklenirken
Yürür Türk yükselir nidâ
Vatan sana canlar fedâ Okumaya devam et

Uyan Ey Dost

Uyan ey dost, öldüm mü bak
Yola revân oldum mu bak
Daha dün emekler idim
Bir kim âhın aldım mı bak
…….Ben bir cama kondum ammâ
…….Gir, cennetlik oldum mu bak

Aldırma, o resim yalan
Ben değilim onda gülen
Gülünen son günden beri
Hem pişmânım hem pek nâlân
…….Gözlerine kandım ammâ
…….Sarardım mı soldum mu bak

Ha bir saat ha bir ömür
Bugün yağan dünkü yağmur
Ahû gözler kara değil
Diler olsun bir çift kömür
…….Pervâne tek yandım ammâ
…….Son namâzım kıldım mı bak Okumaya devam et

Yevm-i Yeldâ

Dirâyet, liyâkat, hiddet mi bakış
Ağladığımı hiç görmüyorlar mı
Gürzüm baş alırken gönlüm kara kış
Analar hırkalar örmüyorlar mı?

Mehterân dönmezken sağa ve sola
Vatan cihadında olmaz da mola
Trenler, vapurlar çıkıyor yola
Hangi parçam yolcu, sormuyorlar mı?

Yağılar uğrular artık yenildi
Kandaki ervâha bayrak denildi
Sultân olmaz yetim diyen yanıldı
Hünkâr çadırını kurmuyorlar mı?

Mülkünden vermeyen candan verecek
Mızrap tutmuş eller ok, yay gerecek
Bir yetimin başı göğe erecek
Küfrün kalemini kırmıyorlar mı? Okumaya devam et

Mahkûm

Başın alıp başka ele
Gitsen niye gitmesen ne
Arz’ın taşından şikâyet
Etsen niye etmesen ne

Muhtaç kuşa kurda diye
Gerçek aşk yok burda diye
Hiçliğindir surda diye
Atsan niye atmasan ne

Araya, yorgun araya
Mahcup fakir fukarâya
Zelîl canı beş paraya
Satsan niye satmasan ne

Okumaya devam et

Sağız

Kolumda bir saat var
Ne huzur ne rahat var
Böyle gitmez bu gelen
Bu tabloda bir at var

Süvârî kara yağız
Nal izinde biz varız
Çâresiz, üzgün albız:
Sırtında bin hilât var

Börk üstünde gök bayrak
Ay yıldırım yıldız ak
Yollar açık ferman hak
Her çâkta bir berat var

Okumaya devam et

Nisyân

Yine yeryüzünde, yeni bir sabâh
Nereden gelmiştim? Unuttum eyvâh!
Burada bu hüzne dermân bulamam
Olsam bile gayrı bu âleme şâh

Beni unutmayın ben unutsam da
Nisyân beşiğinde aşk uyutsam da
Sevgili güllerle dâvet ederken
Gidilecek gün ben arzı tutsam da

Belki boştur içim elmas kutuyum
Ustamın sevdâsı kadar kutluyum
Hekim heyetini sizler toplayın
Dünyâyı cehâlet üzre yutsam da

Üç gün denilenin ilki merâktı
İkinci gün gökten yağan firâktı
Kıymet bilmeyene bende oldum ben
Sorun, tasdîk eder bunu ustam da…

Selçuk Bekar

Yaralıyım

O hançer benim de göğsümde ama
Sakın gözyaşınla girme dünyâma
İkimiz de aynı ele muhtâcız
Merhem olamazsın bil ki yarama

Diler dalgalarla boğuş, dağlar aş
Diler yak yık koyma taş üstünde taş
Sanma ki bitecek bir gün bu uğraş
Derdi vereni sor derman arama

Hastalığımızın devâsı gülüm
Ya hasret ya gurbet veyâhut ölüm
Gözlerinden başka yerde yok zulüm
Bu ok baktığın gün değdi şurama

Yıkıldı müeddâ, evvel sefâlar
Yâr ile yârenlik, asûde bahâr
Yeksân ise yerle umum devâlar
Nasıl yapsın hekim gönlüme yama

Selçuk Bekâr

Gönül

Şakıyor iki bülbül
Bilmiyor onları gül
Bülbül ve gül bahâne
Ukbâda güldür gönül

Su iner şelâleden
Ne anlar göz lâleden
Aydan değil kâm alır
Sathındaki hâleden

Gözlerin maksadı yaş
Çiçekler doğurur taş
Etleri insan yapar
El Hâlik yavaş yavaş

Selçuk Bekar