Dirâyet, liyâkat, hiddet mi bakış
Ağladığımı hiç görmüyorlar mı
Gürzüm baş alırken gönlüm kara kış
Analar hırkalar örmüyorlar mı?
Mehterân dönmezken sağa ve sola
Vatan cihadında olmaz da mola
Trenler, vapurlar çıkıyor yola
Hangi parçam yolcu, sormuyorlar mı?
Yağılar uğrular artık yenildi
Kandaki ervâha bayrak denildi
Sultân olmaz yetim diyen yanıldı
Hünkâr çadırını kurmuyorlar mı?
Mülkünden vermeyen candan verecek
Mızrap tutmuş eller ok, yay gerecek
Bir yetimin başı göğe erecek
Küfrün kalemini kırmıyorlar mı?
Mescid-i Haram’dan yükseldi tuğlar
Tanrı Dağları’ndan geldi başbuğlar
Zafere yürüyor ölüler sağlar
Çeriler köslere vurmuyorlar mı?
Oğuz, Kıpçak, Tuva, Acem ve Arap
Sırt sırta kol kola küffâr ile harp
Ediyor da etfâl sarıklar sarıp
Mihrabda kıyâma durmuyorlar mı?
Nâmussuzluk dağlar taşları sarmış
İtler kopukların gözü kararmış
Halkımızda fakr-ü zarûret varmış
Şehitleri hayra yormuyorlar mı?
Gitmekse kalmaktan hayırlı bugün
Kıymetsizse artık saltanat ve ün
Hakk’a âşık ceddin hatırı içün
Rabbânî dergâha girmiyorlar mı?
Bilsinler ki bugün çok uzayacak
Sönünceye kadar “Tüten son ocak”
Od cana değmeden: “Güneş’ten sıcak”
Nefsin kafasını kırmıyorlar mı?
Selçuk Bekar