İliştim mehtâba şehrine düştüm
Boğaz’da bir kule çıktı önüme
En eski mâtemi bilmedim deştim
Hüzün damla damla çöktü gönlüme
Aldı Üsküdar’dan güneşi ayı
Ezelden ebede yol bulmuş kuyu
Yıldızları yaktım iskele boyu
Yıldızlar içini döktü gönlüme
Pencerelerinde eskimiş evler
Titredi ürperdi öldüler yer yer
Hasretlere hasret çeşme ve fener
Kapkara lâleler ekti gönlüme
Selviler diz vurup derdi rengini
Karacaahmet’ten öptü engini
Görmemiş olsam da aslâ ben seni
Hüdâî ismini çaktı gönlüme
Ağlasan gözyaşı solusan nefes
Dinlesen nabzımdı işittiğin ses
Her ne var her ne yok oldu tek yeis
Güzel gözlerinden aktı gönlüme
Sevemesen de sen seni seven ben
İstedim nihâyet bak seni senden
Kavuşmak mümkünse iftirâk neden
Fırdöndü felek aşk çıktı gönlüme
Çekildin tenhâya bir zaman belki
Yüz vermedin, ıtrın öyle güzel ki
Asırlık duvarlar sakladı tâ ki
Sûretini hayâl yaktı gönlüme
Sustum, fısıldadı rüzgâr su seni
Rûhum can ağladı canım bûseni
Saklasa da ülfet korkusu seni
Camlarda kalan iz baktı gönlüme
Selçuk Bekar