Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken…
Adına yirmi birinci yüzyıl denen ama aslında çok, çok, çok daha fazlaıncı yüzyıl olan bir yüzyılda yaşayan bilge insanlar keşfetmişler ki kendilerine daha önce öğretilen her tür bilginin boyunduruğundan kurtulmadıkça özgün adımlar atabilmek mümkün değildir. Onlar her ne kadar ayıklamacı, seçici bir tavır yerine radikal adımlar atmak suretiyle bilgi birikimi, toplum şuuru ve toplum hafızası gibi kavramları çiğneyerek her defasında Amerikanya denilen kıtanın yeniden keşfedilmesi gibi bir çıkmaza düşülebileceğini göz ardı etme yanılgısına düşmüş olsalarmışlar daymış… Hiçbir görüş tamamen yanlış olamayacağından yürüdükleri yolda hayli bir mesafe katetmişler.
Tam onların muradına erip bizlerin k
erevetine çıkacağı bir sırada içlerinden biri çıkıp demiş ki:
”Artık son tabuyu da yıkmanın zamanıdır. Bütün tabuları yıkma tabusunu yıkacağız.”
Malum: Kimse kimsenin aklını beğenmediği için o zamanlarda da yine nazar değmeyecek tek şey akılmış. Tabuları nerede bulursa yıkmaya kendini adamış olanlar bu fikre şiddetle karşı çıkmışlar. Mücadele çok kanlı olmuş. Fakat sonunda yenilikçiler (hep olduğu gibi) kazanmış… ve… bütün tabuların yıkılması gerektiği inancını yıkmışlar.
Taaam işte bu sırada…
Bir ağaç altına uzanmış, yatan pespaye bir adam sırıtarak onlara dönmüş ve demiş ki:
”Ben size ne demiştim? ”
”Sen de kimsin? ” diye sormuşlar:
”Diyojen…” demiş adam.
Selçuk Bekar