Ya, hiç doğmamalı bu şerefsiz dünyâya,
Veya azınlık olmalıymış: Ayrıkotu… Isırgan…
Halkların kardeşliği diye bas bas bağırıp
Kızlarla gezmek için Bebek sâhillerinde
Sırtında deri ceket…
Ayaklarında rugan…
Hey sen:
Koruduğunu vatan sanan
Ermeni kadar olmazsın vurulursan;
‘Hepimiz şehidiz’ demez kimse ardından
Sanma birileri anma gününü sorar
Kaldırım taşlarından, sen, daha önemsizsin
Yaylalarda çimen kadar sıradan!
Kıvılcım gibi parlamıştı, hani, var olma rüyân,
Öyle de söner:
Dan… Dan… Dan…
Ve sen… Sen… Sefil çocuk: Basılan
Küçük Hiroşima’da zifir bir gece vakti
İtiraf et: yazmayacaktın çünkü sen hiçbir şiir
Söven; millet, mukaddesâta
Öyleyse… -Gönüllerde huzurla-
Durma! Gir kabre!
Olsan da bir -onlar için- olmasan da bir!
Onlar insaftan üryân…
Yakılmaya lâyık kız
Ateşten önce tanışmadın aykırı söylemlerle
Duvarlara slogan da yazmadın
Öyleyse insanlık suçları arasında
Seni kim saysın… Niçin?
Neden sıra dışı olsun ki adın,
Anma günlerinde kime yararsın?
Bir asker bile vuramadın ki
Köy basıp kurşunlayamadın ana karnında bebekleri!
Birileri de yanacaksa… elbette sen yan!
Hâlâ anlamadın mı:
Sâdece onlar insan!
Selçuk Bekar