Boynumda gecenin saydam elleri
-Üç adım ileri üç adım geri-
Uzaklarda bir bir sönen ışıklar
Altı cihet, ayna, kemik ve deri
Çözümsüz muammâ çöz beni diyor
Beynimin bir yanı birini yiyor
Canı sıkılıyor cansız eşyânın
Sessizliğin sesi gırtlak istiyor
Korkmaktan korkmaktı en korkunç tasam
Ne zaman bir ayna önüne varsam:
Ya eğer aynaya ben bakmıyor da
Aynanın ardından ben bakıyorsam
Bir yudum -derince- bir nefes -ince-
Bilirsem hediyem yeni bilmece
Kurgusuzluktaki bu kurgu nedir
Nedir maddî hüzün ve ne eğlence
Hiç olmamışlığa bu olmuşluk ne
Sonrasız olanın ‘şimdi’si nerde
Hani tütünümün yanmamış hâli
Bugün neden varım yoksam ilerde
Sağ elim sol eli masaya çekse
Sol elim kendini geriye çekse
Elli bir elsiz bir iki masa var
Ellerim mi yalan masa gerçekse
Nasıl ân oluyor olunca geçen
Niyetsiz hâlime kim niyet biçen
Eylemsizliklere nedir ilk eylem
Nasıl düşünülür hiç düşünmeden
Yapabiliyorsam istediğimi
İstemek isteyen benim, öyle mi
Hadi çıksın biri anlatsın bana
İstemeyi nasıl istediğimi
Sayılabileni -her tür sayıda-
Yerin altı üstü yıldız ayı da
Bilmeyi biliyor öğreniyorum
Niye bilmiyorum unutmayı da
Uyku uyanıklık bir garip durum
Soruyu kendine soruyor sorum
Ayıkken uyuyor düşte yürüyor
Ya uyurken niye uyumuyorum
Gözler görmedeki en küçük kısım:
Işık ve sinirler: mesele taksim
Beynimdeyse bütün bu görüntüler
Evdrenin dışında mı kafatasım
Bilen bildiğinden olursa üstün
Kendini bildiysen sen senden üstün
Kısır döngülerin bir sorusu var:
Tanrıcık, Tanrı’ya sen niye küstün
Bilinen iyiyse, bilinmeyen pis
Gelmemiş gelecek sevimsiz bir his
Atmamış bir nabız, bir nabız atmış
Evvel ben, sonra ben: birbirine küs
Herkese koşarak gelen ey sabah
Benden istediğin ne tür bir îzâh
Gözlerim daldıkça bana sunduğun
Uykusuz bu uyku nasıl bir mîzâh?
Selçuk Bekar